Kayıtlar

Hopa Stadı Seçime Kurban mı Edildi?

Seçim bitti; toz duman dağıldı, bulanık su duruldu, tortu dibe çökmeye başladı. Yeni bir güne uyandık. Hava açık ve güneşli ve hatta anormal denebilecek kadar mevsim normallerinin üzerinde bir sıcaklık hissediliyor, tıpkı seçim sonuçlarının yirmi iki yılda oluşmuş normalleri tersyüz etmiş olması gibi. Kazananlar elbette sevinecek, haklarıdır ama dağıtmadan, aşırıya kaçmadan.   Zaten memleket yeterince dağılmış, örselenmiş durumda. Yani bayramlık bir durum yok esasında. Daha önce defalarca tekrarladık, yinelemekte fayda var. Akp siyasal bir parti değildir, ülkenin bütün kılcallarına kadar nüfuz etmiş devasa bir kötülük organizasyonudur.   Neden mi?   Anlatayım, üstelik Hopa’dan bir örnekle.   Hopa Şehir Stadı seçime kurban edildi. Bildiğiniz alelacele dozerlerle dalınıp, seçimin hemen arifesinde tarumar edildi. O günden bu yana da tek bir çalışma da   yok üstelik, ‘harç bitti yapı paydos’   Sabah uyanır uyanmaz ilk işim, Kamu İhale Kurumunun (KİK)internet sitesinden Elek

Kötülük Problemi

Resim
  Daha önce tekrar tekrar ifade etmiştik. İliç altın madeni cinayeti dolayısı ile bir kez daha ifade etmek farz oldu artık; Akp iktidarı safi bir kötülük iktidarıdır. Bu,   yukarıdan aşağıya bütün bünyeye sirayet etmiş, silsileyi takip eden sıralı bir kötülüktür.   Bu kötülüğü şehrimizde, sokağımızda, işyerimizde, tarlamızda, mutfağımızda her an karşımıza çıkan bir gerçeklik olarak bizzat deneyimliyoruz. Elbette ülkenin geçmişi bu konuda lekesiz, anaların ak sütü gibi tertemiz değildir. Onların, yani kötülüğün efendilerinin deyimiyle “Eski Türkiye’nin de” sabıka kâğıdı bomboş değildir elbette. Ancak Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu kadar yaygın, bu kadar ayyuka çıkmış, bu kadar aleni, bu kadar “kör kör parmağın gözüne”, bu kadar acımasızca, bu kadar hırsla, pervasızca, organize bir kötülük görülmemiştir. Bu büyüklükte, bu hacimde bir kötülük bunlara kısmet olmuştur; “Yaparsa Ak parti yapar” nasıl olsa. ‘Ama ötekilerde yapıyordu’ diyenler haksız değil ama samimiyetsizler. Çünk

İki ‘Cihan’ Bir Olsa…

Resim
Yine, yeni bir yerel seçim öncesi Hopa’yı konuşuyoruz. Hopa, gün geçtikçe kaotik bir şehir haline dönüşürken sorunları artarak devam ediyor. Ne yazık ki yıllar boyunca birikmiş, tortul tabakalar gibi üst üste, katmanlaşmış sorunlarla yüz yüzeyiz. Çözüm üreteceği iddiasında olanlar, yeni sorunlar bırakıp gittiler. İş öyle bir hal aldı ki ‘benim diyenin’ bile altından kalkamayacağı bir hale dönüştü. Hopalılar, artık şehremini namzetlerinden çözüm üretmekten çok yeni problemlere sebep olmamalarını bekler duruma geldi. Daha Hopa’yı gören ilk sapağı döndüğünüzde kendinizi distopik bir film platosunda zannedebilirsiniz. Yanı başınızda sizi peşi sıra takip eden,  ufuk çizgisine kadar uzanan gri bulutların üzerine oturduğu Karadeniz, diğer yanda yeşil dağ yamaçlarından akan, vadilerin arasına sızan sis bulutu ile birlikte size eşlik eden perde duvarın üzerinden baş gösteren, akan çöpün en kemerli burunları bile sızlatmakta zorlanmayacak kokusu. Karayolu boyunca ilerleyen, şehrin merkezinde

Hemşinli Yüzyılı

Resim
Hopa’nın sosyolojisi büyük oranda değişti. Hemşinlilerin köylerden şehre akışı ile gerçekleşen bu değişimin siyasi, ekonomik, toplumsal sonuçları oldu,   olmaya da devam edecek. Yurttaş-siyaset ilişkisinin katılım, etkileşim, denetim üzerinden inşa edilmediği, ‘yetkinlik, olgunluk, donanım’ gibi hasletlerin göz ardı edildiği, ilişkinin sadece ‘oy verme’ ritüeline indirgenmiş halinin bir sonucu olarak seçmeni sadece oy verme hakkına sahip ‘kelle’ olarak değerlendirilmesi değişimin ilk olarak kendini siyasi alanda göstermesine sebep olur. Son yıllarda özellikle yerel seçimlerde Hemşinlilerin hiç olmadığı kadar öne çıkması, deyim yerindeyse Hemşinlinin ‘pazarına nur yağmasının’ sebebi budur. Elbette siyaseten belirleyici olmanın yanı sıra ekonomik yaşamda da görünür olmaya başlamak Hemşinlilerin gönlünü okşamaktadır.   Ancak hızlı değişimlerin geride bıraktığı enkaz, tortu, çer-çöp de Hemşinlilerin diğer bir gerçekliği olacaktır. Bu gerçeklik Hemşinlilerin ve Hemşinli kültürünün yozla

İsimsiz Hikayeler- Yerevan

Resim
  Bilmeyen fakat bilmedi ğ ini bilen çocuktur; ona ö ğ retin. Bilen fakat bildi ğ ini bilmeyen uykudadır; onu uyandırın. Bilmeyen fakat bilmedi ğ ini de bilmeyen aptaldır; ondan sakının.                                                                                               Kung-Fu-Tzu   Büyük gündü bugün.   Hiç al ışı k olmad ığı halde bu sabah daha karga bokunu yemeden ayaklanm ış t ı . Gün daha henüz ışı yor, gün ışığı çat ı lar ı n olu ğ undan, pencerelerin denizli ğ inden, binalar ı n sövelerinden henüz akmaya ba ş l ı yordu. Aralad ığı perdeyi h ı zla,alelacele kapatt ı ; gri kül rengi gökyüzü biri birden pimapen pencerenin çift cam ı ndan s ı z ı p içeri dolacakm ış gibi korkup tedirgin oldu.Derin bir nefes çekti, sigaran ı n doldurdu ğ u g ı rtla ğı ndan çocukken üfledi ğ i düdüklerin ç ı kard ığı sese benzer bir h ı r ı lt ı geldi.Önemli bir konu ş maya ba ş layacak olanlar ı n yapt ığı gibi kesik kesik, aral ı klarla bo ğ az ı n ı temizlemeye çal ış t ı .